15 Eylül 2011 Perşembe

UNUTULMAYACAK NOT (1)

     Kaygısızca yazıyorum bütün kafamdakileri, soru işaretlerimi, ünlem işaretlerimi hatta üçnoktalarımı. Kaygısız olmak çoğu zaman benim için verilen en doğru karar fakat bazen de umursamaz olmaktan korkuyorum. Olmak istemediğim tek bir şey varsa donukluk, istemediğim tek şey tepkisizlik ve en çok nefret ettiğim şey umursamaz olmak. Ancak, fark ediyorum ki günden güne insanlara daha fazla tahammülsüz kalıyorum, olaylara daha fazla tepkisiz oluyorum ve verilen tepkilere daha fazla umursamaz bakıyorum. Yavaş yavaş, olmak istemekten en fazla kaçındığım insan tipi haline dönüşüyorum. Hatta en kötüsü de belki, bazı zamanlarda -bunları yazarkenki halimden çok çok çok farklı olduğum zamanlarda- bu durumu "umursamaz" bir bakış açısıyla geçiştirdiğim günler olduğudur. Bu konuda birtakım değişiklikler yapmak zorunda olduğumu hissediyorum. Umursamaz, kibirli ve bencil olmaktan kaçınan ben değil miydim? Ya da insanların önemli bir çok olaya tepki göstermemesini, bütün kötü durumları göz göre göre yutmalarını eleştiren ben değil miydim? Kuşkusuz bendim. Şimdi en çok yapmak istediğim şeyleri yapma vakti benim için. Bu yazıyı yazıyorum çünkü ne zaman nefret ettiğim bu ruh haline geri dönersem, o zaman geri dönüp okuyacağım. Böylece kendimden tiksinti duymamı sağlamış olacağım ve özüme dönmüş olacağım. Bu tiksintiyle yaşayamayacağımı çok iyi biliyorum. Ben, beni biliyorum. Önemli olan da bu. Ancak, günün birinde bu yazı dahi hiçbir şeyi değiştirmezse... İşte o zaman bir gün gelirse... Ben de kendime duyduğum tiksintiyle ölmeye mahkum olacağım. Hem de kendi tiksintimin farkına varmadan, ki bu da daha tiksindirici bir durum haline dönüşecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder