12 Eylül 2011 Pazartesi

Cinayet (2. Bölüm)

     Bu gece buna cesaret edemedim. Son bir kez daha senin olmak istedim belki de. Ya da... Bilemiyorum. Tek bildiğim şey ölmene henüz hazır olmamam. Hayır seni öldüremezdim. Bunu yaparsam benim de ölmem gerekirdi. Ancak işin asıl en önemli kısmı; ben ölmeye hazır mıydım? Bunu kendime sorduğumda karşılaştığım cevap beni daha da çıkmaza soktu çünkü bu cevaptan çok yine bir soruydu benim için: Sen öldükten sonra ben de ölmeye hazır olacağım, fakat senin ölmene hazır mıyım?
     Bu kısır döngü günlerdir kafamda, beni rahatsız edip duruyor. Seni öldürmeli miyim? Nasıl ölmek isterdin? Ölmeden de mutlu olabilir miydik? Peki ya böyle yaşamaya devam etsek? İyi ama sen O'nun öldüğünü bilmiyorsun ve asla da bilmeyeceksin, bir yerlerde yaşamaya devam edecek belki de O senin için. Peki ben bununla yaşayabilir miyim? Offf, çok zor. Ölmek ve öldürmek hiç bu kadar zor olmamıştı. Oysaki, onu öldürürken ne kadar da kolaydı, ne kadar da zevk almıştım, hatta birkaç saniyeliğine -belki de birkaç dakikalığına- tatmin olduğumu bile düşünmüştüm. Nafile... Tatmin değilim ben. Sen onun öldüğünü mutlaka bilmelisin. Bunu bilmeden yaşamaya devam edemezsin; ölmen gerekebilir. Ya da sana doğrudan söyleyebilirim. O zaman da beni bitirirsin. Çıkmazdayım, aynı cümleler o dakikadan beri peşimi bırakmıyor, zihnimi ele geçirmiş gibi beni kontrol ediyor.
     Hatırlıyor musun acaba sevgilim? O geceden sonra asla aramız eskisi gibi olamamıştı. Bir daha asla "tek" olamadık. Artık bir düşünce değildik; iki düşünce olmuştuk. Bunun sebebini sana asla söyleyemedim ve asla da öğrenemeyeceksin artık. Fakat sen, kesin emindin benimle ilgili bir şeyler olduğuna. Doğru da bilmiştin ama içeriği yanlıştı: Benim seni artık eskisi kadar sevmediğimi düşündüğünü nasıl söyleyebildin? Benim ayrılmak istediğimi düşündüğünü nasıl düşünebildin? Bunu asla aklım almıyor. Hala düşünüyorum fakat bulamıyorum. Oysaki, sen düşüncelerimi okuyabilen tek insandın benim için, yüreğimi, kalbimi okuyabilen insandın. Böyle bir hatayı nasıl yapabildin?
      Birini öldürmek kolay mı yoksa zor mu diye sorduğunda bazı insanlar cevabı pat diye yapıştırır: kolay ya da zor. Oysaki ben, griyi gören tek insandım. Cevabım O'na karşı canlı ve haykırışlı bir EVET! oluyordu. Sana geldiğimde ise dilim damağım kuruyor, gözlerim kararıyor, ne diyeceğimi bilemiyordum. Sana deli gibi aşıktım ben. HAYIR! Seni öldürmek hiç de kolay değil sevgilim. Senin ölmen, beni terk edip gitmen hiç de kolay değildi. İnsanın buna hazır olması gerekirdi. Ben hazır mıydım? Değildim. Hazırdım. Değildim. Hazırdım. Değildim. Hazırdım...
     Trilyonlarca saniyeler sonra, milyarlarca dakikalar sonra, milyonlarca saatler sonra, artık hazırdım. Kararımı vermiştim. Çok güzel bir plan yapmıştım; kafamda hikaye yazıp karakterlerini bile hazırlamıştım. Sana O'nun öldüğünü söyleyecekti bu plan. Fakat nasıl olduğunu asla bilemeyecektin. Her şey tıkır tıkır işliyordu. Sonuna gelmiştik. Sen sonunda öğrendin. Yüzünün düşmemesini engellemek için insanüstü bir çaba sarfettiğini anlayabiliyordum; çünkü senin içini, beynini okuyabilen tek insan da bendim. Beynin paramparça olmuştu sevgilim. O zaman anladım senin için ne kadar değerli birini öldürdüğümü. İşte o zaman daha da zevklendim. O lanet olası pisliği unutabilecektin artık. Sadece ikimiz olacaktık. O da cehennemde bir yerlerde milyonlarca yıl acı çekecekti.
     Artık mutluyduk. Kimse bizi ayıramazdı. Aramız eskisinden daha da iyi olmuştu. Sürekli düşünüyordum: İyiki yapmışım bunu, iyiki uygulamışım, en doğru olanı yaptım. Seni öldürmektense en doğru olanı buydu! Derken o araba. O lanet olası araba ve onun sarhoş sürücüsü. Beni kurtarmak için yere ittin ve sen öldün. Neden yaptın bunu? Ben ölseydim yeryüzünden bir pislik daha temizlenirdi belki de. Ama yok hayır. İyiki yapmışsın bunu. Artık beni severek öldüğünü, benim için öldüğünü biliyorum. Bana aşık olduğunu bu şekilde göstermiş oldun. Deliyim ben. Beni sevdiğini anlamam için ölmen mi gerekirdi? Ben de gebermeliyim. Ama önce o orospu çocuğunun yoğum bakımdan ölü olarak çıktığını görmem gerek. Görmeden yapamazdım bunu. Zaten doktorlar da kurtulmasının imkansız olduğunu söylüyorlar. Sadece ufak saatler var bunu öğrenmeme. Saatler... Dakikalar... Saniyeler... VE İŞTE MÜKEMMEL HABER: Ölüm tarihi:18 Ekim 2002, saat sabaha karşı 3'ü iki geçerken...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder