14 Eylül 2011 Çarşamba

Cinayet (3. Bölüm)

     O gerizekalı adamın öldüğüne bir türlü tatmin olamıyorum. Onun kendi kendine değil, benim tarafımdan ölmesi gerekiyordu. Günlerdir hiçbir şey yemiyorum, uyuyamıyorum; sadece hayalet gibi dolaşıyorum etrafta. Bu çok büyük haksızlıktı bana yapılan. Bir türlü hazmedemiyorum. Hala yaşasaydı, onu nasıl öldüreceğimi düşünüyorum. İstisnasız bütün vücudunu jiletledikten sonra, kasap bıçağıyla doğrardım ve daha sonra bütün iç organlarını dışarı çıkararak, hepsini küçük parçalar haline getirirdim. İnan bana bir saniye bile midem bulanmazdı ya da gözüm kararmazdı. Tek sorun; o pisliğin bütün kirli kanı üzerime bulaşırdı: asıl bundan iğrenirdim işte. Asıl bu benim midemi kaldırmaya yeterliydi.
     Ya da kollarını ve bacaklarını demire bağladıktan sonra, vücudunu da arabaya bağlayarak bedeninin ikiye ayrılmasını izlerdim. Bu da bana çok büyük bir zevk verirdi.
     Veya, tabancayla alnına tek bir vuruş... Bütün beyni dağılırdı. Fakat bütün fikirlerin içinde bana en tatminsiz görünen kuşkusuz bu olurdu. Nedeni ise acı çekmesini sağlayamamak. Keşke yaşasaydı ve ben senaryo üretmekten çok bu fikirleri de hayata taşıyabilseydim. O zaman senin için geriye kalan son şeyi de yapabilirdim.
     Sürekli aynı sahneyi yaşıyorum. Sen bir kere öldün ben bin kere ölüyorum. Karabasan görüyorum, uyanamıyorum. Temel ihtiyaçlarım yok artık çünkü ben bir ölüyüm artık. Bu sahneyi düşünmeden edemiyorum ve beni kurtaracak hiç kimse yok. En değerli şeyimi kaybettim ben o gece.
     O gece ben -her zaman erkenden hazırlandığım halde- geç kalmasaydım ve seni beş dakika bekletmeseydim, ya da sen evinden daha geç çıksaydın, ya da ben evden çıktıktan sonra o çok sevdiğin parfümümü sıkmayı unuttuğum için tekrar eve girmeseydim, ya da sen benim evime geri çıkmama izin vermeseydin, ya da restorandayken hesabı birkaç dakika geç isteseydik, ya da şefin tatlı önerisini dinleyip tatlı siparişi de verseydik, ya da dans etmeye gittiğimizde bir Martini daha içmek için daha fazla ısrar etseydim, ya da ilk ışıklardan geçerken yol boş olsa bile yeşil ışığın yanmasını bekleseydik, ya da sana çarpan şoför daha yavaş gitseydi... Sen benim yanımda olabilirdin, o araba ve piç şoförüyle belki hiç karşılaşmazdık bile. Sen orada öylece kanlar içinde yatıyor olmazdın. Tam da her şeyi kararlaştırmışken, beni bırakıp gitmezdin.
Biz çok mutlu olabilirdik.
Hala aşık olabilirdik.
Ve ben...
Ben de biraz sonra yanımda duran tabancayla kendimi öldürme kararı almazdım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder