10 Ekim 2011 Pazartesi

DEREOTU


Bu yazıyı yazmaya başlamamın tek amacı annemin zeytinyağlı yemeklerin üstüne sürekli dere otu doğramasıdır. Annem otlara bayılır, sevdiği için de bizim de her otu sevmemizi bekler -aslında beklemez, sormadan her yere dereotu koyar- ve ne kadar "istemiyorum şunu koyma" desek bile asla vazgeçmez.
Dere otundan nefret etmemin o kadar çok sebebi var ki hangisinden başlasam bilemiyorum. Öncelikle tadı gerçekten yok. Kesinlikle gereksiz bir tat. Nereye koyarsan koy, en güzel yemeği bile çirkinleştirme gücüne sahip bir ot. Normalde otlarla aram iyidir yani her türlü yeşilliği yerim ama bir dere otu iki maydonoz. "Çıkın hayatımdan" diye bağırsam bile faydası yok. Annem hayatımda olduğu sürece onlarla birlikte olacağım. Maydonozla yaşamayı öğrendim fakat dere otuyla hala problemlerimiz var. Ben bağlanmayı sevmiyorum ama o beni asla bırakmıyor. Her akşam karşıma çıkıp bana sürpriz yapıyor ama her akşam onu görmek benim kabusum oluyor. Özel hayatıma hiç saygısı yok. Ben biraz ara vermek istiyorum ama o hep benimle beraber olmak istiyor. Onu yemek istemiyorum, hep yemeklerden onu ayıklıyorum ama o, ne yapıp ne edip, bir yolunu buluyor. Bir bakmışım ki yemişim.
Bir diğer olay ise, dere otu HER YERDE. Onu bir kere doğradınız mı yandınız. Mutfak tezgahı, yerler, yemek masası... Bazen köfteye bile bulaşıyor tıpkı havuç gibi. Havuç doğradığınız zaman yatak odasından bile havuç çıkabilme ihtimali var. God dammit! oraya nasıl gidiyor?
Hiç unutmam yakın bir arkadaşımla bir gün akşam yemeği hazırlıyorduk ve yoğurtlu havuç hazırlamaya karar verdik. Havuç arttı ve salataya da kullandık. Yetmedi, kalanlarını da havuç suyu yapıp içtik -sonuncusunu abartmış olabilirim, kabul ediyorum-. O akşam arkadaşımın saçından havuç çıktı. Havuç işte bu kadar sinsi bir sebze. Siz siz olun havuç ve dere otundan uzak durun.
Eliniz ıslakken dere otundan uzak durun. Elinize yapışır ve asla bırakmaz. İşte bu kadar yapışkan, yüzsüz bir ot. Eliniz kuruyunca alıp çöpe atabilirsiniz. Kuru ele de yapışmaya başladığına dair birtakım söylentiler var ama inanmak istemezsiniz. En iyisi inanmayın. Yaşayın ve görün.
Dere otu tat verir ama? söylentilerinden direk uzaklaşın. Çocuk mu kandırıyoruz? Dere otunun tadı yok. Kesinlikle işe yaramaz, gereksiz bir ot. Neden var hala anlamış değilim. Annem neden bu kadar çok seviyor hala bilmiyorum.
Bildiğim tek bir şey var ki dere otuyla olan ilişkimi yavaş yavaş noktalayabiliyorum ama bunu dış güçlere borçluyum. Artık zeytinyağlı yemeğin üstünde beni tehdit edecek dere otu yok. Onu sevmediğimi anlamış olmalı ki ayrı bir tabakta geldi bugün. İsteyen onu kolayca kullandı ve yedi.

     -Dikkat buradan sonrası dereotuna açık bir mektup-

  Sevgili dere otu,
Seninle aramız hiçbir zaman iyi olmadı, senden hep nefret ettim ve bunu sana hep göstermek için elimden ne geliyorsa yaptım. Fakat, sen benim senden ne kadar nefret ettiğimi anlamadın ve ısrar ettin. Ben baskılara dayanamayan bir insanım bunu çok iyi biliyordun ama kabul et, sorun ben değildim, sorun sendin. En başından beri sana hep açık olmaya çalıştım ama göz gerçeği değil, istediğini görürmüş. Hergün seni bir gün sevebilme ihtimalimi düşündün durdun ve bunun için hiç beni terketmedin. Ama ben sana hiç ümit vermedim. Bunu bilmene rağmen bana daha çok bağlandın. Artık zamanı geldi. Bugünkü soğukluğun kesinlikle artık beni istemediğini gösteriyordu çünkü ayrı bir tabakla masama geldin. Senin adına ne kadar çok sevindiğimi anlatamam. Artık beni aşıyorsun ve hayatına devam ediyorsun işte buna çok mutlu oldum.
  Seninde bir gün gerçekten seni seven biriyle ciddi bir ilişkin olacak,
  Bunun için ümidini asla yitirme,
  Sevgiler,
  Seni hiçbir zaman sevmemiş olan,
  Nil. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder