Günlük yaşamda beni sinir eden birtakım olayla
karşılaşıyorum; bu olaylar çoğu zaman incir çekirdeğini doldurmayacak kadar
önemsiz olaylar oluyor ama şehrin karmaşasından mıdır nedir çok sinirli bir
insan haline dönüşmeye başladım. En ufak bir olayda hemen sinirlenip
parlayıveriyorum, sonra kendi kendime kızıyorum bu kadar önemsiz bir olay
yüzünden bile bile kendimi yıprattığım için. Bu süreç böyle devam ettikçe daha
da sinirli oluyorum ve artık bunun önünü alamıyorum. Peki, neye mi kızıyorum?
Başlayalım...
Telefonuma kızıyorum. En önemli zamanlarda kitlenmesine,
internete en çok muhtaç olduğum zaman deli edercesine yavaşlamasına ve bir
programın otuz saatte açılmamasına sinirleniyorum. Böyle zamanlarda fırlatıp
atıp kırmak geliyor içimden ama tabii yapamıyorsun. Sonra ona da muhtaç
kalacağımdan ötürü olsa gerek...
Sürekli bomboş olan, nadiren araba geçen sokaklardan ben
karşı karşıya geçmek istediğimde, hemde acelem de varsa, sürekli şekilde bir
araba konvoyu gördüğüm için sinirleniyorum. Sanki özellikle benim karşıya
geçmemi bekliyorlarmış gibi geliyor. Böyle olunca da deli oluyorum.
Ne yapıp edip güç bela tatil mi ayarlıyorum? Reglimin ya
gecikesi tutuyor ya da erken gelmesi tutuyor. Sanki bilerek en olmadık zamanda
gelmek için vakit kolluyormuş gibi geliyor. Stajımın ilk günü mü ya da düğün mü
var, akşam eğlenceye mi gideceğim; mutlaka özenle ona denk getiriyor.
Sınavım olsun ve ben şans eseri uyuyakalayım mesela,
otobüsüm illaki geç gelir ya da ben binmek istediğimde çoktan kalkıp gitmiştir.
Taksi mi tutmak istiyorum, asla durakta taksi kalmamış olur ve ben sinir
krizleri geçiririm.
Restoranda siparişim unutuluyor. Kalabalık şekilde bir yere
gittiğimizde mutlaka ya unutuluyor ya da en geç benimki geliyor. Bu mutlaka
oluyor, olmazsa olmaz.
Bir ayakkabı beğeneyim mesela, numarasını asla bulamam. Asla
ama asla. En küçük örneğini vereyim; siyah kısa converse almak istedim ya
klasik siyah kısa converse. Kalmamış olma ihtimali nedir ki? Mutlaka bütün
mağazalarda bulunan bir şey değil mi? Yok, ben istediğimde kısa kalmamış uzun
verelim dedi adam ya. Bu kadar giyilen ve her gün binlerce insan tarafından
tüketilen bu klasik ayakkabı nasıl bitmiş olabilir o gün?
Canım mı sıkıldı evde? Yapacak hiçbir şey bulamıyorum da.
Haydi bari yeni kitaba başlıyorum diyorum; cart elektrik kesiliyor. Bekliyorum
bekliyorum gelmiyor. Lanet olsun okumuyorum, hevesim de kaçtı zaten diyorum
içimden ve o anda elektrikler geri geliyor.
Evde bir eşyamı bulamayınca sinir oluyorum mesela. Sinir
krizine girebiliyorum hatta çoğu zaman. Sonra ben onu unutuyorum mesela,
yenisini alıyorum ya da tamamen siliyorum; en olmaz zamanda ortaya çıkıyor ya
işte buna daha çok sinir oluyorum.
Facebook ve twitter'da insanların sürekli duyarlı ayağına
sosyal mesaj vermelerine gıcık oluyorum mesela. “bugün yine 8 şehit” diye
yazıyorlar en bilindik örneğinden. Her gün şehit veriyoruz ama sayı çoğalınca
hemen türk bayrağı koyuluyor profil resimlerine, hemen bir sürü twitler
atılıyor.
Somali yardımlarını ele alıyorum mesela. Tamam üç yıldır
yağmur yağmamış, tamam görülmemiş kuraklık var, milyarlarca insan aç...
Somali'nin durumu hep böyleydi. Bu yeni bir şeymiş gibi her gün lanse
edilmesine sinir oluyorum mesela. Erdoğan'ın şehitlerimiz için “ramazandan
sonra icabına bakacağım” söylemini sürekli söylemesi ama hiçbir şey yapmamasına
sinir oluyorum, kendi şehitlerini düşünmemesine ama Somali'ye yardıma koşarak
gitmesine gıcık oluyorum.
Somali'yi çok önemsiyormuş gibi davranan ama aynı zamanda
mülteci kamplarında, kaçak yollarda paralarını alıp, mücevherlerini çalıp,
kadınlarına yavşayıp, tecavüz edip ortadan kaybolan ve o kadar insanı yarı
yolda bırakan türk halkının duyarlı pozlarına girmesini kaldıramıyorum çünkü
düşünmeye başladığımda midem bulanıyor ve kusmamak için kendimi zor tutuyorum.
İşte bütün bu olayların benzerleri hergün oluyor ve ben
günden güne daha sabırsız ve sinirli olarak yaşamaya devam ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder