25 Şubat 2012 Cumartesi

DİKENLER

Bunun olmasını hiç beklemiyordun. Gecenin bir yarısı, bir anda değişmeyi, sinirlenmeyi, kızmayı, kırılmayı hiç beklemiyordun. Tam da karar vermişken. Tam da yumuşamışken. Beklenmedik olayların gelişeceğini, hiç ummadığın durumları yaşayacağını hiç beklemiyordun. Sonuçta oldu ve bitti. Başladığın noktaya geri döndün. Hırsını da çıkarta bileceğin birilerini, objeleri arayıp duracağını da ummuyordun. Ancak yine, en sonunda, zarar vermek için aradığın şeylerin aslında yine sana zarar verecekler şeyler olduğunu da ummayacaksın. Yoluna devam etmek ve bütün olayları unutup ileriye yürümenin verilecek en iyi karar olduğunu bile bile, hala, içindeki o aptal ve işe yaramaz umut tohumu ile yoluna devam etmek istiyorsun ama, o tohum çiçek açtığında dikenlerini sana batırmak için elinden geleni ardına koymayacak. O tohum ileride senin düşmanın olacak ve sana zarar verecek. Şimdi, hala, bu tohumla mı yürümek istiyorsun yoksa tek başına, yalnız olarak mı? Yalnız cevabını verirken bile cümleni "ama" ile başka bir cümleye bağlıyorsan, sen zaten o tohumla birlikte çoktan yola çıkmışsın bile. Seni ne içindeki kırgınlık kurtarabilir, ne de kızgınlık. Tek bir şekilde kurtulabilirsin bu tohumdan; çiçek açıp dikenlerini sana tekrar tekrar, acımadan batırdıktan sonra. Daha çok yaralı olarak, daha çok kızgın olarak, daha çok intikamın tadına varmak isteyerek... Sonuçta yine sen üzüleceksin. Şu tohumdan kurtul artık!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder