27 Şubat 2012 Pazartesi

KAR

Dışarıda kar yağıyor; hem de romantik bir şekilde. Şöyle bir göz gezdirdiğinde, karın kendini yavaşça yere bıraktığını görürsün. Ancak dikkatlice izlemeye, ayrıntılarıyla gözlemlemeye başladığında, o kadar da yavaş olmadığı sonucuna varırsın. Yavaş ama telaşlı damlalar. İşte budur romantik karın tanımı.
Hepsinin şekli farklıdır. Kimi kalp şeklindedir; derler ki kalp şeklindeki kar üstüne düşerse, hayatına aşk getirir. Kimi yuvarlaktır; yuvarlak topu görünce nasıl bu kadar yusyuvarlak hale gelmiş olabileceğine inanamazsın. Kiminin şekli de abuk subuk, anlamsızdır; öylesine yere düşer. Kimisi kocamandır, kimisi küçücük. Hepsi birlikte, bir grup gibi gökten yere, paltolarımıza, saçlarımıza düşer; bembeyaza bürür.
Üstün bembeyaz olunca kardan adamı andırırsın. Arkadaşların güler. Yağdıkça, ağzının içine, gözüne, kirpiklerinin üstüne, burnuna ve illaki bir milimetre açık kalmış boynundan içeriye düşer. İnanamazsın buna. Nasıl bu kadar dar yerden içeri girmeyi başardı diye gülmeye başlarsın.
Yine de karın en güzel olduğu zaman kuşkusuz gece; sabaha karşı, herkes uykusundayken, kimsecikler dışarıda yokken, camdan baktığın zamandır. Yerler bembeyaz, yollar açılmamış ve bembeyaz bir sessizlikle örtülmüş sokaklar. Bu şekilde bozulmasa ne güzel olur diye düşünürsün. Elinde sıcak çikolatan ve üzerinde battaniye ile. Ancak birazdan herkes uyanacak, evlerinden çıkacak, arabalarına binip bu güzel ve beyaz görüntüyü bozacak. Yerlerde ayak izleri olacak. Bembeyaz karlar çamurla buluşup kahverengi, kötü bir renk alacak. Karlar eriyecek. Bahar gelecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder