18 Kasım 2012 Pazar

KAMUSAL ALANI YENİDEN DÜŞÜNMEK

KAMUSAL ALANI YENİDEN DÜŞÜNMEK:
GERÇEKTE VAROLAN DEMOKRASİNİN ELEŞTİRİSİNE BİR KATKI
NANCY FRAZER

GİRİŞ
Kamusal alan kavramının politik ve kuramsal önemini açıklamak hiç zor değil. Habermas'ın kamusal alan kavramı, ilerici toplumsal hareketlere ve bu hareketlerle bağlantılı politik kuramlara bulaşmış olan bazı zihin karışıklıklarının üstesinden gelmek için bir yol sağlıyor. Örneğin, sosyalist ve Marksist geleneğin hakim kanadında, devlet aygıtları ile yurttaşların kamusal söylem ve birleşme/örgütlenme alanları arasındaki ayrımın gücünü tam olarak değerlendirmede süregiden başarısızlığı ele alalım. Bu gelenekte neredeyse hep, ekonomiyi sosyalist devletin kontrolüne bırakmanın, sosyalist yurttaşlığın kontrolüne bırakmak demek olduğu varsayıldı. Tabii, iş böyle değildi. Ama devlet aygıtı, söylemin ve örgütlenmenin kamusal alanıyla karıştırıldı. Böylece sosyalist vizyonun katılımcı bir demokratik biçim yerine otoriter devletçi bir biçim içinde kurumlaşmasını getiren süreçler ortaya çıkmış oldu. Sonuç, sosyalist demokrasi fikri tehlikeye atıldı.

Tarihsel olarak bugüne dek daha önemsiz ve kesinlikle daha az trajik olmasına rağmen ikinci bir problem, çağdaş feminizmlerde bazen karşılaştığımız bir karışıklıktan kaynaklanıyor. Bu karışıklık yine kamusal alan ifadesinin kullanımıyla ilgili. Bu ifade pek çok feminist tarafından, hane ya da aile alanının dışındaki her şeye işaret etmek için kullanıldı. Böylece bu kullanımıyla "kamusal alan", birbirinden analitik olarak ayrı olan en azından üç şeyi birbirine karıştırmakta: Devlet, ücretli işin resmi-ekonomik alanı ve kamusal söylem alanları. Bu karıştırmanın politik pratik sonuçları var. Örneğin, kadın düşmanı kültürel temsiliyetlere karşı açılan kışkırtıcı kampanyalar, devlet sansürünü çağıran programlarla karıştırıldığı zaman, ya da ev işi ve çocuk bakımından muaf olma mücadelelerinin, bunların metalaştırılmasıyla eş tutulması durumunda. Her iki durumda da sonuç, toplumsal cinsiyet meselelerini pazarın ya da devlet idaresinin mantığına tabi kılmanın kadınların özgünleşmesini destekleyip desteklemeyeceği sorusunun önünü tıkaması oluyor.

Habermasçı anlamıyla "kamusal alan" fikri, bu tür problemlerin üstesinden gelmeye yardımcı olabilecek kavramsal bir kaynak. Yurttaşların ortak meseleleri hakkında tartışabildiği bir alan; yani, kurumsallaşmış bir söylemsel etkileşim alanı. Kavramsal olarak devletten ayrı olan, ilke olarak devlete karşı eleştirel söylemlerin üretildiği ve dolaştığı bir alan. Pazar ilişkilerinin değil, söylemsel ilişkilerin alanı; satın alma ve satmak yerine, tartışma ve müzakere için bir sahne. Yani kamusal alan kavramı demokratik kuram için gerekli olan ayrımları (devlet aygıtları, ekonomik pazarlar ve demokratik birlikler arasındaki ayrımları) gözönünde tutmamıza izin veriyor. Eğer geç kapitalist demokrasinin sınırlarını anlamak istiyorsak mutlaka kamusal alan fikrini herhangi bir biçimde kullanmamız gerekiyor. Yani kamusal alan fikri eleştirel kuram için vazgeçilmezdir. Yine de bu fikir tamamen doyurucu değildir. Nedeni şöyle:

Habermas'ın liberal burjuva kamusal alan modeli dediği; tarihsel olarak özgül ve sınırlı olan bir kamusal alan biçiminin yükselişi ve düşüşüdür. Amaç bu tip kamusal alanın nasıl ortaya çıktığı ve gerilediğini araştırmak. Sonuç, kamusal alanın burjuva ya da liberal modelinin artık mümkün olmadığıdır. Eleştirel işlev ve kurumsallaşan demokrasi için yeni bir kamusal alan biçimi gereklidir. Habermas, bu yeni biçimi geliştirmeden çalışmasını bitirdiği için bugün eleştirel kuramın ihtiyaçlarına hizmet etmek üzere burjuva anlayışından yeterince ayrı duran bir kamusal alan anlayışı kalmaz bize.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder