8 Aralık 2011 Perşembe

BOŞUNA

İnsanlar bir kişiye veya duruma sinirlenirler. Yüzlerine yumruk atamayacakları için, duygularını ve düşüncelerini kağıda dökerler. Böylece, içlerini döktükten sonra kendilerini daha rahatlamış hissederler. Böylece kelimelerin yan yana gelirken ortaya çıkan uyum ve ahengine hayran kalırlar. Birkaç zaman sonra geri dönüp yazdıklarını okuduklarında belki de beğenmezler, yine de o ilk yazı insanda bir kıvılcımı tetikler ve insan yazmaya başlar. Giderek yazdığı şeyler daha anlamlı, daha uyumlu ve daha mükemmel görünmeye başlar. Yakınlarına göstermeye ve onların fikirlerini almaya çalışırlar. Geri dönüş ne kadar olumlu olursa, içindeki istek o kadar artmaya başlar. Böylece daha çok kitleye ulaşmış olurlar. Sonunda yazıları aynı yerde toplanır ve yazıtın ismi kitap olur; insan da onun yazarı. İşte böylece edebiyat ortaya çıkar.
Edebiyatı sevmeyen insanı sevmem, çünkü; bir ulusun en önemli silahı edebiyattır. Edebiyatı oldukça, zenginleştikçe gelişir ve büyür. Dünyaya açılır, uluslararası olur. Böylece dünya edebiyatı ortaya çıkar.
Sadece bu şehirde keşfedilmeyi bekleyen binlerce yazarımız var. Ülke, onların keşfedilmesini sağlamalı, birtakım olanaklar sağlamalı, yazımhaneler açmalı ve bunlar ücretsiz olmalıdır. Ancak, bizim ülkemizde bunu sağlamak olanaksız, hatta imkansız. Devlet büyükleri, kapitalistler, şirket sahipleri, kısacası herkes "nerede, ne açsam da parayı bulsam?" mentalitesinde oldukları sürece, ASLA gelişemeyeceğiz. Günümüz kapitalizmini yanlış anlayan bir sürü işe yaramaz, paragöz adamlarla hiçbir yere varamayacağımız gibi günden güne geriye gidiyoruz.
Bizim bu halimize her gün çok üzülüyorum ve elimden hiçbir şey yapmak gelmiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder