6 Aralık 2011 Salı

HYGGE OLMAK

Tek bir saniyeliğine güzel ve ümit dolu hayaller düşlüyorum. Bu tek saniye içinde beni üzen durumlar, olumsuz hayat koşullarım, bütün hepsi kafamın içinden çıkıyor. Aynı zamanda; kötü insanlara, kalp kıranlara da yer yok. Sadece ben ve sevdiklerim var. Yani beni gerçekten, kalpten seven insanlar var. Onların yanında kendimi huzurlu ve mutlu hissettiğim insanlar.  Hepimiz soğuk ve karlı bir kış gününde, lapa lapa karlar camın içinde birikirken, kocaman ve sıcak salonumuzda oturuyoruz. Köşede yılbaşı ağacımız var; üzeri süslü ve en üstünde kocaman bir parlak yıldız var. Yerde minderler var, minderleri çevreleyen, yanan mumlar var. Mum ışığı olduğu için elektrikler kapalı. Hepimiz minderlerin üzerinde oturuyoruz, konuşuyoruz, şakalaşıyoruz, aynı anda yılbaşı kurabiyelerinden yerken, sıcak çikolatalarımızı içiyoruz. Tam bu anda Hygge'yiz.
Mum ışığı önemli çünkü; dışarıdaki soğuk havadan bizi koruyan sıcak ve ılık bir ışığı temsil ediyor. Karnımızın tok olması, bir şeyler atıştırıyor olmamız önemli çünkü; insan açken Hygge durumuna yaklaşamaz. Kelimenin tam anlamıyla, beni irite eden, sıkan ve üzerimde olumsuz etki yapan tüm düşünceler ve aksiyonlardan uzak kalıyorum. İşte tam bu anda Hygge olmaya hak kazanıyorum.
Hygge, Danca kökenli bir sözcük olmakla beraber, Danimarka kültürünü en iyi temsil eden kelimedir. Danimarka'da; sokakta yürüyen insanlardan, fırından yeni çıkmış ekmeğini alıp sıcacık yuvasına giden adamdan, kasiyerlerden, şirket çalışanlarından, yazarlara kadar hepsinin ağzından duyulan bir sözcük. Bu kelimenin başka bir özelliği de kendinden başka hiçbir dile çevrilememesidir. Sadece danca tek bir kelimedir; diğer dillerde bu kelimeyi anlatmak için, şimdi yapıldığı gibi, kompozisyon yazılır.
Ayrıca Hygge'i başka türlü tanımlamak gerekiyorsa: Hayatta bir takım aksiyonlar vardır; "anlatamam, görmen lazım" denilen kalıba uyarlar. İşte bu kelime de aynı bu kalıba uyar. Anlatılmaz yaşanır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder